YELLOWSTAR MAGAZİNE GÜNCEL İŞ VE EKONOMİ HABERLERİ

Tarım ve inşaat tehdit altında

Sektörel Veriler

ILO’ya göre sanayi dışında tarım, madencilik, turizm, inşaat gibi dış ortamda çalışan işçiler sıcak stresine maruz kalarak, emek verimliliği yanında olası sağlık sorunlarını da beraberinde getirebilir. Örgütün yaptığı raporlar, 2030’a kadar, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın iş gücü verimliliğinde başta tarım ve inşaat sektörlerinde olmak üzere yaklaşık yüzde 2,2’ye kadar düşüşe neden olabileceğini gösteriyor.

İSTANBUL-NURULLAH SARI(YSM) - İklim değişikliği, küresel ısın­ma, aşırı hava olayları, kurak­lık, su kaynaklarının azalması ve doğal afetlerin artması gibi yol­larla üretim süreçlerini doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Söz konusu etkiler hem tarımsal üretimde hem de sanayi ve hizmet sektörlerinde verimlilik kaybı­na neden olmaktadır.

Dünya Ban­kası’nın İklim Değişikliği ve Kal­kınma Raporu’na göre, her 1°C’lik küresel sıcaklık artışı, gelişmekte olan ülkelerde toplam üretim ve­rimliliğinde yaklaşık yüzde 2’ye kadar kayba neden olabilmektedir (WB, 2022).

Yüksek sıcaklık, üretim süreç­lerinde makine ve teçhizatın per­formansında düşüşe ve olası sis­tem arızaları nedeniyle üretim aksaklıklarına neden olur, enerji tüketimini arttırır, enerji üretimi de (özellikle hidroelektrik) azal­ma riskiyle karşı karşıya kalabilir. İlaveten, iklim temelli doğal afet­lerin de etkisiyle tedarik zincirin­de aksaklıklar sanayi üretimde ar­tan maliyetlerle birlikte, üretim verimliliğinde düşüş riskini bera­berinde getirir.

Zirai hastalık, zararlı böcek ve sulama maliyetleri artıyor

Ekolojik faktörler dolayısıyla ne­gatif etkenlerin daha zor azaltıla­biliyor oluşu nedeniyle tarım sek­törü küresel ısınmadan belki de en fazla etkilenen sektördür. Küresel ısınmayla birlikte, tarımsal ürün gelişimi özellikle görece suya daha bağımlı pirinç, buğday ve mısır gi­bi ürünlerde olumsuz etkilenerek, ürün kalitesini düşürür.

Ayrıca ar­tan zirai hastalıklar, zararlı böcek­ler ve sulama gibi maliyetlerde ar­tışa neden olur. 1961'den bu yana, insan kaynaklı iklim değişikliği­nin, küresel tarımsal toplam faktör verimliliğini yaklaşık yüzde 21 ora­nında azalttığını ortaya koymak­tadır (Ortiz-Bobea, 2021). Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), raporların­da iklim değişikliği kaynaklı tarım­da verim kayıplarının yüzde 10 ile yüzde 30’a varan oranlara ulaşabi­leceğine vurgu yapmakta.

Sanayi ve tarım sektöründe olası verim kayıpları yanında iş gücü ve­rimliliğinde düşüş de bir diğer et­kendir. Zira, sanayi dışında tarım, madencilik, turizm, inşaat gibi dış ortamda çalışan işçiler sıcak stre­sine maruz kalarak, emek verimli­liği yanında olası sağlık sorunlarını da beraberinde getirebilir.

Ulusla­rarası Çalışma Örgütü’nün (ILO), 2019 yılında yayınladığı ‘Working on a Warmer Planet’ raporunda 2030 yılına kadar, iklim değişikli­ği ve küresel ısınmanın iş gücü ve­rimliliğinde, başta tarım ve inşaat sektörlerinde olmak üzere yaklaşık yüzde 2,2’ye kadar düşüşe neden olabileceğini ortaya koymaktadır. Örneğin Hindistan üzerine yapılan bir çalışma, üretim tesislerinde sı­caklık 25°C’yi aştığında işçi verim­liliğinde yüzde 2–4 oranında düşü­şe neden olduğunu ortaya koymak­tadır (Somanathan vd, 2021).

En fazla yeşil enerji tüketen üç ülke

Bu süreçte çevresel sürdürüle­bilirlik sorunu ve iklim değişikliği gibi hususlarda artan farkındalık dolayısıyla artık hatırı sayılır sayı­da tüketicinin de çevre dostu ‘yeşil’ ürün ve hizmetlere yönelik talep­lerini ortaya koymaya başladıkla­rı görülmektedir.

Özellikle çevre­sel sürdürülebilirlik odağında faa­liyet gösteren şirketlerin çoğu Çin, Hong Kong ve Tayvan merkezli olurken en fazla yeşil enerji tüke­ten ilk üç ülke İzlanda, Norveç ve İsveç. Ekolojk çözümler kuşkusuz enerjiden ibaret değil, son zaman­larda dikey tarım, kent bahçeciliği, yeşil tedarik zinciri, yeni nesil akıl­lı gıdalar, biyoplastik ham madde­ler gibi yeni nesil akıllı malzeme ve materyal üretimi de görece henüz gelişen iş modelleri olarak sırlana­bilir.

Dünya genelinde ekolojik gi­rişimcilik ve yeşil yatırımlar, son yıllarda önemli bir büyüme göster­mektedir. 2024 yılı itibarıyla küre­sel yeşil ekonominin piyasa değeri 7,2 trilyon dolar olarak gerçekleşir­ken (Green Intellgence), yeşil tek­noloji ve sürdürülebilirlik pazarı­nın büyüklüğü ise 20,9 milyar dolar olarak tahmin edilmiştir.

Bu paza­rın 2032 yılına kadar 105,26 mil­yar dolara ulaşması beklenmekte­dir (The Business Research Com­pany, Fortune Business Insights). Türkiye'de çevreci şirket sayısı ve yeşil yatırımların büyüklüğüyle il­gili mevcut veriler sınırlı olmakla birlikte, Fortune 500 Türkiye liste­sinde yer alan şirketlerin yaklaşık üçte birinin sürdürülebilirlik ko­nusuna öncelik vermekte olduğu görülmektedir.

Türkiye 53’üncü sırada

Ülke bazında ise 2005 yılından bu yana her yıl ülkelerin iklim de­ğişikliğiyle mücadele performan­sını değerlendirmek üzere, Ger­manwatch, NewClimate Institute ve Climate Action Network (CAN) Internationaltarafından iklim de­ğişikliği performans indeksi (CC­PI) yayınlanmaktadır. CCPI, 63 ül­ke ve Avrupa Birliği'nin iklim deği­şikliğiyle mücadele performansını Sera Gazı Emisyonları, Yenilene­bilir Enerji, Enerji Kullanımı ve İk­lim Politikası olmak üzere dört ana kategoride ve 14 göstergeyle değer­lendiren bir ölçüttür.

CCPI 2025 raporuna göre Türkiye, genel sıra­lamada 53’üncü sırada yer alarak ‘düşük’ performans kategorisinde yer almakta olup, özellikle Sera Ga­zı Emisyonları ve Enerji Kullanımı kategorilerinde düşük puana sahip olduğu görülmektedir. Danimarka, Hollanda ve Birleşik Krallık ise ilk sıralarda yer almaktadır.

İklim değişikliğinin üretimde ve iş gücünde neden olabileceği verim kaybına etkisini azaltmak üzere, yenilenebilir enerji kullanımını ar­tırmak, emek piyasasında yeni dü­zenlemeler, erken uyarı sistemle­ri, iklim dostu ve yeşil teknolojile­re geçiş gibi innovatif çözümler ve bu kapsamda fon desteklerini ar­tırmak gibi adaptasyon politikaları geliştirmek yerinde olacaktır.

YSM HABER MERKEZİ

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.