Bundan tam iki sene önce Hamas’ın “Aksa Tufanı” saldırılarıyla başlayan süreç İsrail tarafından 67 binden fazla insanın katledilmesine yol açtı. Bu sayı gerçeği yansıtmıyor. Enkazın altından kalanlar ile kayıplar düşünüldüğünde katledilen insan sayısının çok daha fazla olduğu görülecek.
Nitekim BM Özel Raportörü Francesca Albanese, “Gazze’deki gerçek ölü sayısı 680 bin olabilir” açıklaması yaptı.
İsrail, 21. Yüzyılda insanlığı ayaklar altına aldı. Soykırıma imza attı. ABD’de İsrail’e verdiği destekle bu suçun büyük ortağı oldu. İnsanlar konfor alanlarından meydanlara inmeseler ve vicdanlarının sesini haykırmasalar, hala insanlık suçu işlenmeye devam edilirdi.
İnsanlık adına gelen büyük tepkiler ABD’yi İsrail’i masaya oturtmaya zorladı. Trump’ın “Netanyahu’yla konuştum. Ona dedim ki: ‘İsrail dünyayla savaşamaz Bibi. Dünyayla savaşamazsınız” sözü bunu teyit ediyor. Türkiye, Mısır ve Katar’ın katkılarıyla ateşkes yapıldı.
Dünya kamuyounda ana tartışma ateşkes sonrası “kim kazandı?” sorusu oluyor. Savaş insanlığın başına gelebilecek en büyük felakettir. Dolayısıyla ilk sırada kazanan insanlık olmuştur.
İki yıl süren çatışmalar sonrası ortaya çıkan durum Filistin sorununun geleceğine yönelik bazı çıkarımlar yapmamızı sağlıyor.
Her şeyden önce Filistinlilerin topraklarından vazgeçmeyeceği ve kendilerine karşı işlenen soykırıma bile yenilmeyecekleri görüldü. Bu duruş Filistin’in geleceği için önemli. Keza bir devlet kurulacak ise onun için ölmeye hazır bir halkı olduğu tüm dünyada tescillenmiş oldu.
Hamas’a gelirsek. Hamas’ın İsrail’in yıkıcı saldırılarına rağmen Gazze’deki örgüt yapısını koruduğunu söylemek gerekir ki bu koruma Filistin sorununda Hamas’ı lider kıldı. Daha da ötesi birçok Batılı ülke, “terörist örgüt” olarak kabul ettiği Hamas’ı, Filistin davasında muhatap almak zorunda kaldı.
Hamas, “Aksa Tufanı”yla Filistin meselesini yeniden dünya gündeminin merkezine taşıyarak son yıllarda neredeyse hiç konuşulmayan “Filistin Devleti” konusunu tekrar ortaya çıkarmayı başardı. Keza 2023 yılı sonrası Filistin’i devlet olarak tanıyan devletlerin çoğu büyük Avrupa ülkeleri oldu. Bu sayı 157’i buldu ki bu da dünyanın dörtte üçü demek.
Filistin adına önemli bir başarı da dünyada İsrail algısının değişmesi oldu. İsrail, “halkı soykırıma uğrayan bir devletten, devleti soykırım yapan bir millet” olarak nitelendirilmeye başlandı. İsrail’in, yıllarca, milyonlarca dolar dökerek yaptığı propaganda çöpe gitti desek yanlış olmaz.
Ateşkesin sağlanması ve bu sayede gelecekte bir barış ortamının ortaya çıkarılması hiçbir zaman İsrail’i aklamaz. İsrail’in yaptıkları Uluslararası Ceza Mahkemesinin soykırım tanımının her kelimesini kapsamaktadır. Bu soykırıma imza atanlar insanlık adına hesap vermek zorundadır!
Filistin bayrağı protesto simgesi oldu
Filistin bayrağı, Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından, 1964 yılında, Filistin halkının bayrağı olarak ilan edildi. Sonrasında, 1988 yılında, bağımsız Filistin’in bayrağı olarak kabul edildi.
Bayrak siyah, beyaz ve yeşil şeritten oluşuyor. Bunu soldan en uç noktası bayrağı ortalayacak şekilde duran bir kırmızı ikizkenar üçgen tamamlıyor. Siyah şerit, Filistin halkının geçmiş acılarını ve mücadelesini simgelerken, beyaz şerit barış ve umudu, yeşil şerit Filistin'in verimli topraklarını ve doğasını sembolize ediyor.
Bayrağın sol köşesindeki kırmızı üçgen ise Filistin halkının bağımsızlık arzusunu ve bu konudaki kararlılığını ifade ediyor. Bugün Filistin sorununa bakışları içler acısı olan Arap ülkeleri için Arap milliyetçiliği bir şey ifade etmiyor ama bu renkler Pan-Arap renkleri.
ABD halkı yönetimleri gibi düşünmemeye başladı
ABD-İsrail ilişkisi son yıllarda kolay yönetilebilir bir ilişki olmaktan çıktı.
Pew Araştırma Merkezi'nin Mart ayında yaptığı ankette, Amerikalıların %53'ünün İsrail hakkında olumsuz görüşe sahip oldukları ortaya çıktı.
Ağustos ayındaki ankette ise 30 yaşın altındaki Amerikalıların %33'ü tamamen veya çoğunlukla Filistin halkına sempatilerini olduğunu söylemiş.
Bu kamuoyu tepkisi işe yarıyor mu ya da yarayacak mı göreceğiz. Bildiğimiz husus ise ABD yönetiminin Ukrayna-Rusya savaşında ölenler için duyduğu acıyı Filistinliler için duymamasıdır. Duyacak gibi de görünmüyorlar.
İsrail’e kesilecek bir ABD desteği bu çatışmayı bir günde bitirir. Desteği keserler mi? “HAYIR”.
O zaman ABD İsrail kadar suçludur.
İsrail rejimine yönelik tepkiler yönetimleri zorluyor
İsrail lobisinin ülkelerin elitleri üzerindeki etkisi halklar tarafından kırılıyor. Bu da yönetimler üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. İngiltere, Fransa, Kanada, Avustralya ve Portekiz Filistin Devleti'ni resmen tanıdılar.
Bu baskı Avrupa kıtasını aşmış ve çok şükür Arap ülkelerine de ulaşmış durumda. Mısır Cumhurbaşkanı El-Sisi, Arap-İslam zirvesindeki konuşmasında İsrail'i "düşman" olarak tanımladı ki bu ifade 1977'den sonra ilk kez kullanılıyor.
İsrail giderek yalnızlaşıyor. Önemlisi İsrailliler öteki haline geliyor. “Halkı soykırıma uğrayan bir devletten, soykırım yapan bir devletin halkına doğru evriliyorlar.” Bu İsrail ve ABD için sürdürülebilir değil.
Ateşkesi küresel vicdan kazandı! İnsanlık kazandı!