YELLOWSTAR MAGAZİNE GÜNCEL İŞ VE EKONOMİ HABERLERİ
2024-04-20 13:15:07

Ekonomi yavaşlayacak, iflaslar artacak, nakit akışına dikkat!

Nurullah SARI

iletisim@yellowstarmagazine.com 20 Nisan 2024, 13:15

2024 yılı şirketler için kolay olmayacak. Enflasyonla mücadele kapsamında ekonomi yönetimi birbiri ardına düzenlemeler yapıyor. Önümüzdeki günlerde de ekonomiyi soğutmak için bir dizi kararların kapıda olduğu konuşuluyor.

Bu anlamda 2024 yılı, hem vatandaş hem de şirketler için kritik bir yıl olarak adını tarihe yazdırmaya hazırlanıyor. Şirketler, ekonomideki yavaşlamanın etkilerini 6-9 ay içerisinde hissedecekler. Bu durumda şirketler için nakit akışı yönetimi her açıdan önemli olacak.

Pandemi sonrasında alınan önlemler ve çok düşük düzeyde tutulan faizler sayesinde şirket bilançoları inanılmaz iyi performans sergiledi. Ancak, bu ‘saadet zinciri’, geçtiğimiz sene yapılan seçimlerden sonra sona erdi.

Şu an geldiğimiz noktada, geçmişteki bol para, gevşek kredi koşulları ve canlı tüketim ortamıyla kıyaslandığında ekonominin durduğunu, krediye erişimde sorunlar yaşandığını ve kredi maliyetlerinin %70-80 gibi matematiksel olarak mantıksız seviyelere yükseldiğini görüyoruz.

Şirketler önceden karlıydı, ancak şimdi likidite sıkıntısı çekiyorlar ve TCMB’nin son dönemde attığı radikal nitelikteki adımlar sonrasında hayatın gerçekleriyle yüzleşmek durumunda kalacaklar.

Birçok kamuoyu araştırmasında görebileceğimiz üzere, insanlar genellikle neyle mutlu olduklarına ilişkin sorulduğunda, tüketimle ilişkilendiriyorlar mutluluklarını. Tüketim piramidinin zirvesi ev ve araba satın almakla ilişkilendiriliyor. Bu nedenle, her ne kadar ekonomik yavaşlama başlamış olsa da Türkiye’de ani bir duruş olması çok zor.

Bugün yapılan düzenlemenin reel sektördeki etkilerini hemen görmek mümkün olmayabilir, bu zaman alacaktır. Tıpkı parasal aktarım mekanizmasının çalışması şeklinde. Merkez Bankası’nın faiz artırımı gibi bir kararının ekonomiye yansıması zaman alır; bu, sağlam işleyen bir ekonomide dahi 6-9 ayı bulabilir.

Ekonomideki yavaşlamayla beraber vadeler uzayacak, alacakların ödeme sürelerinde gecikmeler yaşanabilecek. Bu durum stokları artıracak ve işletme sermayesi ihtiyacını yükseltecek. Bu nedenle, bugün yaşadığımız olayların reel etkilerini 3-6 ay sonra görebiliriz. Şirketler, bu sorunların etkilerini ancak bu süre zarfında görecek.

Peki iflaslar artar mı? İflas kelimesini açalım. İki tür şirket sorunu tanımlayabiliriz: likidite ve batık. Likidite sorunu, şirketin varlıklarını sıkıntılı bir konjonktürde satmaya kalktığınızda değerinin yükümlülüklerinden düşük olduğu durumu ifade eder.

Ancak normal piyasa koşullarında, varlıklarının yükümlülüklerinden daha değerli olduğu düşünülür. Bu tür şirketler likidite sorunu yaşar ve finansal olarak sıkıntı çekerler. Bu durumdaki şirketleri kurtarmak birçok açıdan daha yararlıdır ve bunun için de finansal destek veya nefes alma alanı sağlanması gerekebilir. İkinci sınıf tanım ise şirketin varlıklarını ne zaman satarsanız satın, yükümlülüklerini karşılamaya yetmediği durumu ifade eder. Bu durumda şirket batık olarak adlandırılır.

Bu nedenle teorinin de dediği gibi batık şirketleri hızlıca tasfiye etmek gerekiyor. Seçimler sonrasında bunu yapmak ne kadar kolay olacak bilmiyorum. Çünkü bu işsizlik oranlarının artması ve gelir düzeyini aşağı çekmek demek olur. Ayrıca elimizde resmi bir veri olmadığı için de bu kapsamda ne kadar şirket var bilemiyoruz.

Ekonomideki yavaşlamadan en çok tekstil, otomotiv yan sanayi gibi sektörler etkilenecek. Emek yoğun ve ihracata dayalı olan sektörlerde sıkıntı olabilir. İhracat gelirlerinin Türk Lirası karşılığı, enflasyondaki artışın altında kalıyorsa, şirketlerin maliyetlerini karşılamakta zorlanması kaçınılmaz oluyor.

Bu durum, şirketlerin karlılığını ve nakit akışını olumsuz etkileyebilir. Kur artsın diyorlar ama artışın en fazla 1 ay olumlu etkisi olur. Sonrasında kur artışı enflasyona neden olur ve şirketlerin maliyetleri toplu olarak artar. Kur artışı ne yazık ki genel inanışın aksine doğru bir tedavi aracı değildir. İşçilik maliyetleri, finansman imkan ve maliyetleri, verimlilik eksikliği ve her şeyden önemlisi öngörülebilirlik eksikliği daha sıkıntılı alanlar gibi görünüyor.

Enflasyonla mücadelenin ilk maddesi de ‘enflasyonun yavaşlayacağı noktasında toplumsal bir konsensus’ sağlamak. Yüksek enflasyon ortamında gelecekte fiyatların daha pahalı olacağı beklentisi ve ileride gelirimin yetmeyeceği korkusu insanların tüketimini ihtiyaç duysun ya da duymasın erkene çekiyor. Bu davranışı ortadan kaldırmak gerekiyor.

Enflasyon beklentilerinin düzeltilmesi, yılda tek zam yapılması (Temmuz ayında yeniden bir maaş olmaması) ve taksit kullanımının kontrol altına alınması.Kredi kartı taksitlerinin sınırlandırılması veya daha sıkı koşullara bağlanması, vatandaşların gelecek gelirlerini bugüne çekerek tüketimlerini artırmalarını engelleyebilir. Ancak, seçim sonuçlarından hareketle bu tür adımların oluşturacağı siyasi maliyetleri de göz önünde bulundurmak gerekecek.

NAKİT AKIŞI: Bir şirket bilançosu küçüldü veya zarar etti diye batmaz. Bilançosu ne kadar güçlü olursa olsun, o gün nakit ödemesi gerektiğinde nakde ulaşamıyorsa, iflas riskiyle karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle, likidite krizi olarak adlandırılan bu kavram önemlidir. Şirketlerin, nakit akışını iyi yönetmeleri kritik önemde.

EKONOMİNİN YAVAŞLAMASI: Ekonomi yavaşladığında, alışveriş genellikle azalır. Perakende ticaret şimdilik iyi gitse de toptan ticarette yavaşlama başladı. Bu da şirketlerin gelirlerinin düşmeye başlamasına, cirolarının azalmasına, bilançoların küçülmesine neden olacak. Ayrıca ekonomi yavaşladığında bazı sektörlerde yaşanan kapasite fazlalığı da pazardan pay almak için karlılıkları düşürecektir.

EKOSİSTEMİN ZİNCİRLEME BOZULMASI: Üçüncü olarak, hiçbir şirket tek başına değerlendirilmemeli. Çünkü bir şirket, bir ekosistem içinde yaşar. Bu ekosistemin bir habitatı, müşterileri, tedarikçileri, ustaları ve çalışanları var. Bir şirket istediği kadar güçlü olsun ekosistemde bir ödemenin gecikmesi bütün nakit akışı bozabilir.

Sonuç olarak, işletmelerin sadece geçmişe değil, geleceğe odaklanmaları ve stratejilerini buna göre şekillendirmeleri gerekiyor. Rahmetli Demirel’in bir sözü vardır: ''Dünün güneşiyle bugünün çamaşırı kurutulamaz''.

Piyasada bulunan şirketlerin tamamı hep önüne bakmalı, sadece gerektiğinde dikiz aynasına bakabileceği bir strateji geliştirebilmeli.

Hepimize kolay gelsin...!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.