Tarladaki fiyat pazardakinden fazla artmışsa; fiyatlardaki artışı doğru ölçemiyor ya da ölçmüyoruz!

Bu hafta memleketim Mersin ve Tarsus’a karayoluyla seyahatte bulundum. Dostlarımı, esnafı ve çiftçiyi ziyaret ederek sohbetler yaptım.

Eksiksiz olarak herkesin hedefi ve konuşmak istedikleri gündemleri ekonomi!..

Hal böyle olunca bende piyasa rakamları ve onlarla olan sohbetlerimin ana hatlarını sizlere aktarmak istedim.

Tarım ürünlerindeki üretici fiyatlar son bir yılda yüzde 159 artarken TÜFE kapsamındaki gıda maddelerinin fiyatındaki artışın yüzde 94 olması nasıl yorumlanmalı...

Maliyet dalgası çok güçlü ve bu durdurulamadığı sürece perakendede ucuzlamanın gerçekleşmesi imkansızlaşır!

Hep suçlanan aracılar, komisyoncular ve nihayetinde perakendeciler belli ki daha düşük kar oranlarıyla çalışıyorlardır!

Belki de bu farkın asıl nedeni TÜFE'yi doğru ölçemiyor ya da ölçmüyor olmamızdan kaynaklanıyor olabilir!

Herhangi bir veriyi tek başına değerlendirmek de mümkündür tabii ki ama bir kıyaslama yapma ihtimali varsa çok daha anlamlı sonuçlar elde edilebilir. Şimdi bunun en tipik örneğini gıda maddelerinin fiyatıyla ilgili olarak yaşıyoruz.

Elimizde iki veri var ve iki veri de TÜİK’e ait. TÜİK temmuz ayı enflasyonu kapsamında gıda grubunda yaşanan fiyat artışını açıkladı. Önceki gün de tarım ürünlerindeki üretici fiyat artışı açıklandı.

Bir anlamda şöyle bir bilgiye erişmiş olduk: “Tarım ürünlerinde toptan fiyatlar, daha basite indirgersek örneğin tarladaki fiyatlar ne kadar arttı; buna karşılık pazarda, manavda, marketlerin manav reyonundaki fiyatlar ne kadar arttı?”

Veri kapsamı yalnızca tarım ürünleriyle; meyveyle, sebzeyle sınırlı değil. Kapsamda süt ürünleri de var, yumurta da var, et ve balık da var.

Kapsam böyle, geniş. Ve elimizde hem toptan fiyatlardaki değişim bulunuyor, hem tüketici fiyatlardaki...

Şunu kabul etmek gerek; her iki endekste bulunan maddelerin ağırlıkları bir miktar farklı olabilir, bu da kıyaslamanın yüzde 100 doğru olmadığı anlamına gelebilir; ama elimizdeki veri de bu ve elbette bir fikir veriyor.

Fark açılıyorsa...

Son bir yılın seyrini geçen yılın temmuz ayını 100 kabul ederek bir grafik haline getirdik. Bir yıllık dönemde tarımdaki üretici fiyatları ne kadar artmış, TÜFE kapsamındaki gıda grubunda ne kadar artış olmuş. Hemen belirtmek isterim TÜFE’deki gıda grubunun hesabını yaparken alkolsüz içecekleri dikkate almadım.

Çarpıcı ve aynı zamanda endişe verici bir tablo çıktı ortaya.

Son bir yılda tarım-ÜFE yüzde 159 artarken, TÜFE kapsamındaki gıda maddelerinin ortalama fiyat artışı yüzde 94 düzeyinde.

Yani Mersin’de tarlada satılan domatesin fiyatı bir yılda yüzde 159 gibi müthiş bir artış gösterirken; İstanbul’da, Ankara’da pazar ve manavda bu ürün yüzde 94 zam görmüş.

Ucuzluk mu olacaktı!

Tarım ürünlerindeki üretici fiyatların bir yılda yüzde 159 oranında artmasını nasıl açıklayabiliriz?

Gelin bu artış gösteren oranın detayına göz atalım...

Son bir yılda tek yıllık bitkisel ürünlerin fiyatında tam yüzde 199 artış var. Her yıl emek verilecek, her yıl dikilecek ürünler... Neler olduğunu biliyoruz.

Çok yıllık bitkisel ürünler daha az emek ve masraf istiyor; bu gruptaki artışın oranı yüzde 136. Canlı hayvan ve hayvansal ürünlerdeki fiyat artışı ise yüzde 119 düzeyinde.

Bu oranların bize söylediği çok açık: “Yeni ürün yetiştirmek için öylesine çok masraf yapmak gerekiyor ki bu ürünlerin fiyatında çok hızlı artış yaşanması kaçınılmaz.”

Peki, o zaman ucuzluk beklentisi ne oldu? Hala mevsimsel etkenlerle fiyatların yatay seyredeceğini, hatta gerileyeceğini bekleyebilir miyiz; yoksa bu beklentinin üstüne soğuk bir su mu içmeliyiz?

Zamdan mı feragat ediliyor yoksa ölçüm mü hatalı?

Yıllar yılı şunu söyledik:

“Antalya’da, Adana’da, Mersin’de tarlada şu kadar olan ürünün fiyatı Ankara’ya, İstanbul’a gelene kadar üçe, beşe katlanıyor. Parayı aracılar kazanıyor...”

Şimdi bu ezber bozulacak mı?

İşte son bir yılın verileri ortada.

Tarladaki fiyat artışı perakende tüketimdeki fiyat artışının çok üstünde…

Bunu nasıl açıklayabiliriz?

Ya aracılar kar marjlarını düşürmek zorunda kaldı ya da son halkayı oluşturan perakende satıcılar; yani pazarcılar, manavlar, marketler kardan fedakarlık etti.

Tabii ki bir ihtimal daha var; tüketici fiyatlarındaki artışı doğru ölçemiyor ya da ölçmüyoruz.

Dipten gelen dalga çok güçlü

Aracısı, komisyoncusu, perakendecisi geçmişe göre daha az karla yetinmeye mevcut ekonomik koşullar yüzünden razı oluyor. Eski kar oranları konuşulsa da azı da bulunamayacak belli ki. Bu yüzden şimdilik böyle idare ediliyor.

Ne var ki aşağıdan gelen dip dalga çok güçlü. Üretici fiyatları bu kadar artarken aradaki makas korunsa ve perakendeci daha az karla yetinmeye devam etse bile tüketici fiyatlarındaki artış hız kesmeyecek demektir.

Biz istediğimiz kadar Tarım Kredi Kooperatifleri'nin marketlerinde indirim yapalım, istediğimiz kadar son satış noktalarında fiyatları baskı altına almaya çalışalım; dip dalga çok güçlü, çok!

Hem maliyetler aşağı çekilemeden perakende fiyatların indirilebildiği ya da dizginlenebildiği nerede görülmüş!

Hayat her gün daha da zorlaşıyor!

Ekonomi her gün daha da daralıyor!

Paranın satın alma gücü değerini kaybediyor!

Ve çare üretmek için daha çok çalışıp, çok üretmeliyiz, ama dikkatli ve israf etmeden tüketmeliyiz!

Mersinden selam ve sevgiler! Hoşça kalın!...

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.