İşletmelerin güncel stratejileri nasıl olmalı?

Ülkemizde uzunca bir süredir devam edegelen ve bir süre daha devam edeceği aşikâr olan konjonktürde uygulanan para ve maliye politikaları, büyümeyi ve istihdamı tercih etmek yönünde kullandı.

Bunun sonucunda büyüme ve işsizlik rakamlarında pozitif gelişmeler sağlanırken enflasyon rakamları son 20 yılın tepe noktalarına çıkmış ve halen enflasyonun artarak devam etmesi sorunu devam etmektedir.

Ülkemiz ekonomisinin yapısı gereği geçmişte de benzeri politikalar tercih edilmiş olup, yapısal çözümler yerine günü kurtarma uygulamalarına gidildiği için benzer sonuçlar alınmış ve olumsuzluk etkileri dar gelirli geniş kitleler ile finansal kırılganlığı yüksek olan KOBİ’lere daha fazla olmuştur.

Olumsuzluk oranları farklılaşsa da tüm sektörlerin negatif etkilendiği ortamda finansal kırılganlıkların arttığı ve borç geri ödeme koşullarının zorlaştığı bu gelişim, istihdamda daralma ve ekonomik dengelerin bozularak büyümedeki trendi geriye iterek, küçülmeye davet edecek hale gelmiştir.

Nitekim günümüzde parasal koşullarda oluşan sıkılaşma nedeniyle ekonomik faaliyetlerde yavaşlama yüksek ihtimal dahilinde olup, özellikle işletmeleri finansa erişim kanallarının daha da daralacağı, fonlama maliyetlerinin de artacağı öngörülmektedir.

2021 yılında %11 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi 2022 yılında %5.6 büyüme kaydederken, ekonomistlerce; 2023 yılında büyüme oranımızın dünya ortalamasından yüksek olabileceği ancak düşüş hızının devam edeceği beklenmektedir.

Böyle bir ortamda, işletmelerin üst yönetimlerinin; finans, stok ve üretim operasyonları ile pazarlama/satış başta olmak üzere tüm nakit akış süreçlerindeki fırsat ve risklerini etkin yönetebilmek için, doğru zamanda & doğru tedbirleri almaları, strateji ve taktiklerini gözden geçirmeleri gerekmektedir.

Alınabilecek tedbirler temel olarak aşağıda sıralanmıştır.

Uygulanan finansal model ve kabullerin yeniden değerlendirilmesi,

■ Kur ve faiz riski yönetimine yönelik finansal ürün alternatiflerinin kullanılması,

■ Etkin gider ve maliyet yönetiminin ön plana çıkarılması,

■ Üretim planlanmalarındaki optimizasyonların sağlanarak verimliliğin artırılması,

■ Stok yönetiminin enflasyonist ortama uygun olarak yapılması ve firma likiditesini bozucu etkilerden arındırılması,

■ Fiyatlama stratejisinin gözden geçirilmesi, rekabetten kopmadan ancak enflasyonun neden olduğu fiyatlama disiplinindeki bozulmaların önüne geçilmesi,

■ Piyasa ve banka sistemine olan borçların yakından takip edilerek, enflasyonist ortamda borçlanmaların limitlerin izin verdiği ölçüde azami olarak kullanılması,

■ Finansör bankalarla iletişimin açık ve şeffaf sürdürülerek, borçlanma imkanlarının artırılması için banka portföyü ile görüşmelerin etkinleştirilmesi,

■ Banka dışı finansman imkanlarının (halka arz, bono/tahvil finansmanı ile çeşitlendirilmesi,

■ Özellikle ihracat olmak üzere yeni pazarların aranması, sektöre bağlı olarak dijital pazarlama ve satış imkanlarının değerlendirilmesi,

■ Vade / Yoğunlaşma / Karlılık / Tahsilat riski konu başlıkları altında mevcut müşteri portföyünün gözden geçirilerek nakit akışlarının etkinliğinin sağlanması,

■ Tüm iş süreçlerinin gözden geçirilerek karlılığı olumsuz etkileyen / etkileyebilecek tüm konuların masaya yatırılması ve önlem alınması,

■ Ana maliyet kalemini oluşturan konuların belirlenerek bunların teminine yönelik farklı finansman olanakları ve odakları oluşturulması,

■ Tüm faaliyet dışı harcamaların disipline edilmesi, faaliyet dışına çıkmış tüm kaynakların şirket içine alınarak özkaynakların güçlendirilmesi,

■ Nakit fazlasına kısa sürede katkı sağlamayacak yatırımlardan kaçınılması, doğru vade ve uygun maliyette kaynak sağlanmayan yatırımlara girilmemesi, şeklinde sıralanabilir.

Sonuç olarak;

Önümüzdeki süreçte reel sektör firmalarının, faaliyet alanlarına göre değişmekle beraber, önemli bir bölümünün finansa erişimde güçlük yaşayarak zorunlu olarak küçüleceğini öngörmek zor olmasa gerek.

Ekonominin içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak gerçekleşecek küçülmeler de şirketlerin karşılaşacağı en önemli ve kritik konu likidite zorluğu ve nakit akış problemi olacaktır.

Aslında yukarıda saymaya çalıştığımız önlemlerin ana hedefi;

■ Şirketlerin Nakit Akışlarının güncel ekonomik ortama göre optimizasyonun sağlanarak,işletme sermayelerinin iyileştirilerek Likidite Yönetiminin etkinleştirilmesi ve sermaye verimliliğinin yükseltilmesidir.

Karlılık önemlidir ama Likidite KRİSTAL TOP’dur, optimizasyon sağlanamazsa düşer ve geri dönüşü yoktur.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.