Yeni yüzyılda Türk dış politikasının sıcak başlıkları

Türkiye’de beklenen seçimlerin nihayete ermesiyle gözlerin çevrildiği alanlardan biri de dış politika. Kafkaslardan Ortadoğu’ya, Avrupa’dan Afrika’ya Türk dış politikasının aktif ve öncü rolünün artarak devam etmesi bekleniyor.

Yeni yüzyılda Türk dış politikasının sıcak başlıkları

İSTANBUL-NURULLAH SARI(YSM) -Türkiye, dünyadaki kriz bölgelerinde çözüm ortağı olduğunu birçok girişimle gösterdi. Dünyayı kasıp kovuran COVID-19 salgınında Türk bilim insanlarının ürettiği Türkovak aşısının ihtiyaç sahibi ülkelere ulaştırılması ve Türkiye'nin Ukrayna Savaşı’nda iki tarafla da konuşabilen nadir ülkelerden biri olması öncü ve aktif politikanın en büyük göstergelerindendi.

Türk dış politikası, Libya’da istikrar inşa edici bir güç, Karabağ’da çözüm ortağı olmayı da başarmıştı. Peki bundan sonra Türk dış politikasının en sıcak noktaları nereler olacak? Gelin, birlikte bakalım.

Azerbaycan-Ermenistan

Bilindiği üzere Azerbaycan 30 yıla yakın işgal altında kalan Karabağ’daki topraklarını 44 gün süren bir savaşın ardından geri aldı. Savaş Kafkaslarda son zamanlarda yaşanan en önemli gelişmelerden biriydi.
Ermenistan’da Başbakan Nikol Paşinyan seçimlere gitti ve koltuğunu korumayı başardı.

Savaş sonrası başlayan ateşkes ve barış görüşmeleri, uzun yıllardır devam eden kronik bir krizin çözümünün yakın olduğunu gösterdi. Krizin çözümü Türkiye için oldukça önemli. Zira, uluslararası alanda sözde Ermeni tezlerinin yayılması ve devam etmesinde etkin rol oynayan ABD’deki Ermeni lobisinin yalnız bırakılması ihtimali ilk defa bu kadar yakınlaştı.

Bir diğer önemli konu ise, Türkiye ile Türk dünyası arasında kara bağlantısını sağlayacak Zengezur Koridoru’nun açılacak olması.

Ermenistan ile Azerbaycan arasında imzalanacak barış anlaşmasının Zengezur Koridoru’nu da garanti altına alması bekleniyor. Türk dış politikasının uluslararası alanda elini güçlendirecek bu barış anlaşması, Kafkaslardaki en sıcak konulardan biri olacak.

Türkiye'den Basra Körfezi'ne: Kalkınma Yolu Projesi

Kalkınma Yolu Projesi, 1200 kilometrelik demir yolu ve otoyol ile Türkiye'yi Basra Körfezi'ndeki Faw Limanı'na bağlayacak.

Yeni İpek Yolu, Orta Koridora yeni soluk…

Temelleri 2005 yılında atılan Basra Körfezi’nden başlayarak Divaniye, Necef, Kerbela, Bağdat ve Musul gibi Irak’ın önemli kentlerini aşarak Türkiye’ye, dolayısıyla Avrupa’ya ulaşacak Kalkınma Yolu Projesi’nde somut adımlar atılmaya başlanıyor.

Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, projeyi “dünyada dengeleri değiştirecek lojistik koridor” olarak tanımlıyor. Zira Kalkınma Yolu Projesi, hızlı tren hattının yanı sıra bu süre zarfında; otoyol, Irak ve Körfez ülkelerinin petrol nakil hattı ve gaz nakil hattı gibi iktisadi projeleri ile hizmetleri de kapsayacak.

Hem Irak tarafından yapılan açıklamalar hem de Türkiye’nin projeye atfettiği önem, konunun önümüzdeki dönemin en önemli başlıklarından biri olacağını gösteriyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı: Tahıl Koridoru

Rusya ile Ukrayna arasında savaş başladığında, dünya için en önemli sorunlarının başında gıda güvenliği geliyordu. Zira, geniş Ukrayna ve Rusya ovalarından dünyaya ulaşan tahıl, artık ulaşmıyordu.

Karadeniz üzerinden dünyaya ulaşan tahıl, tarafların hem ilan ettikleri yasaklar hem de artan tehlike nedeniyle durdu.

Büyüyen krizin çözümü için devreye giren ilk ülke Türkiye oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin öncülüğü, Rusya ve Ukrayna'nın yapıcı tutumları, Birleşmiş Milletler'in kolaylaştırıcılığı sayesinde, 22 Temmuz 2022'de İstanbul'da Tahıl Koridoru Anlaşması imzalandı.

Dünya genelinde gıda krizi yaşanmasının önüne geçmek için yapılan çalışmalar sonucunda varılan mutabakat, sadece Ukrayna limanlarındaki gemilerin ayrılmasını değil, aynı zamanda İstanbul'da kontrolü yapılan gemilerin Ukrayna limanlarına giderek tahıl sevkiyatı yapmasını da kapsıyordu.

Son olarak yine Türkiye’nin girişimleriyle 2 ay uzatılan Tahıl Koridoru

Anlaşması’nın da önümüzdeki dönemde Türk dış politikasının önemli konularından biri olacağı biliniyor. Diğer yandan Türkiye, Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaşta da arabuluculuk rolü üstlenebilecek en büyük adaylardan biri.

Hatırlanacağı üzere hem Antalya hem de İstanbul’da taraflar ilk defa Türkiye aracılığıyla yüz yüze görüşmeler gerçekleştirmişti.

Afrika’da istikrar sağlayıcı güç

Türkiye, Afrika ile ilişkilerini geliştirmeye başladığı yıllardan itibaren kazan-kazan politikasını öncelik haline getirdiği gibi, bölgenin istikrarına en fazla katkı yapan ülkelerden oldu. İstikrar sağlayıcı adımlar Somali ile başladı. Zira Somali, uzun yıllardır terör örgütleriyle mücadele ediyordu ancak başarılı olduğu söylenemezdi.

Türkiye, insani yardım çalışmaların yanında Somali ordusuna da destek vermeye başladı. Bu destek ile birçok kent terör örgütü Eş-Şebab’ın elinden geri alındı.

İstikrarlaştıcı adımlardan bir diğer ise Libya’da yaşandı.

40 yıldan fazla bir süre ülkeyi yönettikten sonra devrilen Albay Muammer Kaddafi’nin Libya’sı iç savaşın eşiğindeydi. Birçok ülkenin desteğini alan Halife Hafter, BM tarafından tanınan meşru hükümeti yok etmek için saldırı başlatmış ve başkent Trablus’u kuşatmıştı.

Türkiye meşru hükümetin çağrısıyla Libya’da istikrara önemli bir katkıda bulundu. Önce sahada iki güç arasında denge sağlandı, sonra tarafların masaya oturması için uygun ortam sağlandı.

Libya’da halihazırda seçimlerin yapılmasına yönelik çalışmalar sürüyor.
Normalleşmeye başlayan Türkiye-Mısır ilişkileri, Libya’da kalıcı istikrar için de oldukça önemli.

Libya, Akdeniz’deki gelişmelerde önemli bir aktör. Türkiye ile imzaladıkları MEB Anlaşması, Yunanistan’ın tezlerini sekteye uğratan en önemli adım oldu.

Türkiye’yi Antalya körfezine sıkıştırmaya çalışan strateji, Libya ile imzalanan anlaşma ile suya düştü.

Dünyanın yükselen gücü: Türk Devletleri Teşkilatı

SSCB dağılıp Türk cumhuriyetleri bağımsızlığını kazandığında, 1992 yılında Türkiye’nin öncülüğünde Ankara’da “Türkçe Konuşan Devlet Başkanları Zirvesi” toplandı. 2009 yılında ise Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi yani Türk Keneşi kuruldu. Türk Konseyi 12 Kasım 2021’de İstanbul’da gerçekleştirilen 8. Zirvesi’nde tarihi bir karar vererek adını Türk Devletleri Teşkilatı olarak belirledi.

Türk Devletleri Teşkilatı, Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın üye, Macaristan ve Türkmenistan’ın gözlemci ülkeler olduğu bir teşkilatlanma.

İstanbul zirvesinde sadece organizasyonun adında değil içeriğinde de değişiklikler yapıldı. 2040 yılı için Türk Dünyası Vizyonu adıyla stratejik bir belge kabul edildi. Bu belgedeki hedefler dört alanda açıkça tanımlandı. Bunlar siyasi, ticari-ekonomik, halklar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve Türk devletlerinin uluslararası toplumla ilişkileriydi.

Türk Devletleri Teşkilatı, enerjiden uluslararası işbirliğine birçok alanda birçok fırsat barındırıyor. Kuruluş anlaşması imzalanan Türk Yatırım Fonu, bu anlamda çok önemli bir adımdı.

Fon sayesinde KOBİ'lere, kalkınma projelerine, ulaştırma ve lojistik zincirlerine, alt yapı projelerine, tarım ve turizm alanlarındaki yatırımlara ve yenilenebilir enerji çalışmalarına destek sağlanacak.

Türk dış politikası son yıllarda artarak devam eden bu çalışmalara yeni dönemde de devam edecektir. Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde yeni adımların atılması da beklentiler arasında.

YSM HABER MERKEZİ

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER