İSTANBUL-NURULLAH SARI(YSM) - AFAD, '13 Ekim Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü' dolayısıyla kamuoyunda doğru bilinen yanlışlarla ilgili, afet farkındalığını artırmak için uzman ve yetkililerin açıklamalarından oluşan bir video serisi paylaştı.
AFAD'ın en çok ilgi çeken başlıkları topladığı video serisinde, yanlış algılar ve doğru cevapları şöyle:
"Benim yaşadığım yerde deprem olmaz"
AFAD Deprem Dairesi Başkanı Prof. Dr. Aykut Akgün, söz konusu görüşün Türkiye için kesinlikle geçerli olan bir ifade olmadığını belirterek, şu bilgilendirmede bulundu:
"Ülkemizin yüzde 92'lik kısmının deprem tehlikesi altında olduğunu düşündüğümüzde, gerek diri fay üzerindeki yerleşim alanları gerekse bu yerleşim alanlarına yakın konumdaki yerleşim alanları deprem tehlikesi altında yer almakta.
Sadece deprem tehlikesi değil deprem tehlikesine olanak sağlayan yapı stoku yapıların depreme olan dayanımı, zemin koşulları gibi parametreler de depreme karşı duyarlı olma ya da depremle birlikte yaşama koşullarını etkileyen parametreler arasında yer alıyor. Dolayısıyla ülkemizde 'bizim bulunduğumuz yerde deprem olmaz' ifadesi son derece yanıltıcı."
"Depremlerin günü ve saati önceden bilinebilir"
Konuyla ilgili Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fadime Sertçelik, yaptığı açıklamada, bugün sadece Türkiye'de değil dünyada da hiçbir bilimsel yöntemle bir depremin önceden tahmin edilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Depremin, son derece karmaşık, tektonik ve jeolojik süreçlerin bir sonucu olduğunu dile getiren Sertçelik, şunları kaydetti:
"Bu süreçler pek çok parametre dikkate alınarak uzun süreli incelemelerle araştırılmakta. Ancak bugüne kadar kesin bir sonuca da ulaşılamamıştır. Geçmişte meydana gelen depremlerin tekrarlama aralıklarından yerin fiziksel parametrelerindeki değişimlere, hayvan davranışlarından gökyüzü olaylarına kadar farklı etkenler incelenmiş, fakat hiçbiri tekrarlanabilir ve doğrulanabilir sonuç vermemiştir. Özellikle depremlerin yeri, büyüklüğü, zamanı gibi bilgileri önceden kesin olarak bilinmesi şu zamanda mümkün değildir."
Eldeki verilerin, yalnızca bazı bölgelerde büyük depremlerin meydana gelme olasılığı hakkında istatistiki bilgileri yorumlamalarına imkan tanıdığını ifade eden Sertçelik, "Bu da ancak risk değerlendirmesi ve olası senaryoların hazırlanmasına katkı sağlamaktadır." diye konuştu.
"Büyük depremler gece vakti olur"
Yüksek Jeoloji Mühendisi Niyazi Kerem Kuterdem, "Depremler günün her saatinde gelebilen doğa olaylarıdır. Tarihimizde, gece ve gündüz meydana gelmiş büyük depremler bulunmaktadır. Bununla birlikte gece saatlerinde insanları uykularında yakalayan depremlerde daha fazla can kaybı ve yaralanma meydana gelebilmektedir." dedi.
"Erken uyarı sistemleri bizi depreme karşı önceden uyarır"
Jeofizik Yüksek Mühendisi Meltem Türkoğlu da erken uyarı sistemlerinin depremleri önceden bildiren sistemler olmadığını belirterek, "Bu sistemler sadece sarsıntı dalgaları bize gelmeden önce uyarı vermektedir. Bu sistemler ülkemizde ikincil afetleri önlemek için kullanılır. Örneğin, doğal gazı kesmek, elektriği kesmek, metroları durdurmak gibi." ifadelerini kullandı.
"Türkiye'deki depremler gizli silahlarla yapay olarak oluşturuluyor"
Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Oruç, komplo teorilerinin bilimde yerinin olmadığını, yer kabuğunun sürekli hareket halinde bulunduğunu ifade etti.
Oruç, "Hareket eden yer kabuğunun üzerinde ise tektonik gerilmeler birikir. Biriken enerji faylanmalarla açığa çıktığında bu sefer depremler meydana gelir. Bu durumda depremler yer kabuğunun doğal sarsıntıları olarak ortaya çıkar. Hiçbir yapay güç, yer kabuğunun kırılma mekaniğini kontrol edemez." diye konuştu.
YSM HABER MERKEZİ