İSTANBUL-NURULLAH SARI(YSM) - Dünyanın önde gelen enerji ajansı, küresel fosil yakıt talebinin on yıl bitmeden zirveye ulaşabileceği yönündeki görüşünden, bir anlamda geri adım atıyor.
İki yıl önce Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), birçok hükümetin izlediği enerji politikaları nedeniyle dünyanın petrol, gaz ve kömür kullanımının 2030’lu yıllarda azalmaya başlayabileceğini öne süren kapsamlı bir analiz yayımlayarak büyük yankı uyandırmıştı. Fosil yakıt talebinin yakın zamanda zirve yapabileceği olasılığı, iklim değişikliğini yavaşlatma çabalarında olası bir dönüm noktası olarak görülmüştü.
Ancak çarşamba günü yayımlanan yeni ve kapsamlı bir raporda ajans, fosil yakıt kullanımındaki zirveye ilişkin farklı bir mesaj veriyor: “Karmaşık bir tablo var”
Ajansın en son World Energy Outlook (Küresel Enerji Görünümü) raporu, dünya enerji eğilimlerine dair geniş kapsamlı bir analiz niteliğinde. Rapor hâlâ önceki “mevcut politikalar” senaryosunu içeriyor. Bu senaryo, ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele eden politikaları uygulamaya devam edeceğini ve güneş, rüzgar, elektrikli araçların hızla benimsenmesini öngörüyor. Bu gidişat, 2035’e kadar petrol, gaz ve kömür kullanımında bir düşüş ya da durağanlaşma yaratabilir.
Trump'ın baskısı sonrası raporda dikkat çeken değişiklik
Ancak bu yıl ajans, önceki raporlarından farklı olarak, daha temkinli bir “mevcut politikalar” senaryosunu da yeniden dahil etti. Bu senaryo, ülkelerin yeni enerji politikaları yürürlüğe koymadığını ve temiz enerjiye geçişte çeşitli engellerle karşılaştığını varsayıyor. Trump yönetimi, bu senaryonun rapora dahil edilmesi için ajansa baskı yapmıştı. Bu senaryoya göre petrol ve gaz talebi 2050’ye kadar istikrarlı bir şekilde artıyor ve bu durum küresel ısınmayı ciddi ölçüde artırıyor.
Raporun yazarları, hiçbir senaryonun geleceğe dair kesin bir tahmin olarak görülmemesi gerektiğini vurguluyor. Senaryolar, siyasetçilere farklı politika tercihlerinin sonuçlarını göstermek için oluşturulmuş durumda.
Raporun yazarları, “Dünya enerji görünümünün nasıl gelişebileceğine dair tek bir basit görüş olamaz” vurgusu yapıyor.
IEA’nın raporları hükümetler ve yatırımcılar tarafından uzun vadeli planlamalarda sıklıkla referans olarak kullanılıyor. Ancak ajansın öngörüleri son yıllarda, özellikle petrol ve gaz sektöründen gelen büyük siyasi baskılara maruz kaldı.
ABD Başkanı Donald Trump döneminde Enerji Bakanı olarak görev yapan, eski bir kaya gazı yöneticisi Chris Wright, ajansın “petrol talebi zirvesi” öngörülerini “mantıksız” olarak nitelendirmişti. Kongredeki Cumhuriyetçiler, ABD’nin ajansa sağladığı finansmanı kesme tehdidinde bulunmuştu. ABD, şu anda dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi konumunda ve ajansın bütçesinin yaklaşık yüzde 14’ünü sağlıyor. IEA’nın toplam 32 üye ülkesi bulunuyor.
'Enerji kaosu yaşanabilir' uyarısı
IEA'yi eleştirenler, ajansın gelişmekte olan ekonomiler zenginleştikçe fosil yakıtlara olan gelecekteki talebi hafife aldığını savunuyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), petrol ve gaz kullanımında erken zirve tahminlerinin şirketleri yeni sondaj yatırımlarından uzaklaştırabileceği ve talep güçlü kaldığı takdirde arz yetersizliğinden “enerji kaosunun” yaşanabileceği uyarısında bulundu.
Wright, ajansın 2020’de kaldırdığı “mevcut politikalar” senaryosunun geri getirilmesi için lobi yaptı. Bu senaryo, ülkelerin hâlihazırda yürürlüğe koydukları yakıt verimliliği gibi politikaların ötesine geçmeyeceğini varsayıyor ve genellikle petrol ve gaz için daha olumlu bir tablo çiziyor.
Bu yılki raporun yazarları, çevrimiçi yayımladıkları bir makalede mevcut politikalar senaryosunu geri getirdiklerini, çünkü geleceğin nasıl şekilleneceğine dair birden fazla olasılığı değerlendirmenin uygun olduğunu belirttiler. ABD’den gelen baskılara yanıt verdiklerini ise reddettiler ve şöyle devam ettiler:
“Her yıl raporda yer alan senaryoları dikkatlice gözden geçiriyoruz. Politika yapıcılar ve diğer paydaşlar için en yararlı ve alakalı şekilde kalmasını sağlamak bizim görevimiz. Bu yıl da farklı değil”
Bazı analistler ise gelecekteki fosil yakıt talebine dair yüksek projeksiyonların, güneş panelleri ve bataryaların hızla düşen maliyetlerini tam olarak yansıtmadığını söylüyor. Brezilya ve Hindistan gibi birçok gelişen ekonomi, Çin’den gelen ucuz ekipmanlar sayesinde rüzgar ve güneş enerjisine yöneliyor. Elektrikli araçlar ise Nepal ve Etiyopya gibi beklenmedik pazarlarda bile yaygınlaşıyor.
"Bir devrim yaşanıyor"
Londra merkezli enerji araştırma kuruluşu Ember’in baş analisti Dave Jones, “Şu anda bir devrim yaşanıyor; bu devrim yenilenebilir enerji ve elektrifikasyonda. Politikalara dayalı senaryolar, teknolojik değişimin gerisinde kalıyor” şeklinde konuştu.
IEA’nın tüm senaryolarında yenilenebilir enerjinin güçlü bir şekilde büyüdüğü, kömürle çalışan enerji üretiminin ise önümüzdeki on yılda azaldığı öngörülüyor. Ancak değişim hızının önemli olduğuna dikkat çekiliyor. Mevcut politikalar senaryosunda, ülkelerin rüzgar ve güneş çiftliklerinden gelen değişken enerjiyi şebekelerine entegre etmekte daha fazla zorlandığı ve bu yüzden daha fazla gaz ve kömür yakmak zorunda kaldıkları belirtiliyor.
Rapor ayrıca, küresel elektrik talebinin beklenenden daha hızlı arttığını vurguluyor. Bunun bir kısmı, ABD’de yapay zeka için veri merkezlerine yılda 500 milyar dolardan fazla yatırım yapan teknoloji şirketlerinden kaynaklanıyor. Ancak asıl etken, gelişmekte olan ülkelerde hızla artan cihaz, ısıtma ve soğutma talebi.
Ajans, birçok ülkenin enerji güvenliği açısından yeni tehditlerle karşı karşıya olduğunu da belirtiyor. Örneğin, Çin bataryalarda kullanılan birçok kritik mineralin rafine edilmesinde baskın durumda. Ayrıca, yakın vadede küresel petrol ve gaz arzı yeterli görünse de, beklenmedik çatışmalar veya talep dalgalanmaları büyük fiyat sıçramalarına yol açabilir.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İcra Direktörü Dr. Fatih Birol, “Son on yıllarda enerji dünyasının tarihinde, enerji güvenliği gerilimlerinin aynı anda bu kadar çok yakıt ve teknolojiye uygulanmış olduğu başka bir dönem yok” ifadelerini kullandı.
IEA’nın geçmiş tahminleri zaman zaman yanıldı. Ajans yıllarca güneş enerjisinin büyümesini olduğundan az tahmin etmişti. Ancak 2016’da Çin’in kömür talebinin zirve yaptığını öne sürdüğünde, kömür kullanımı kısa süre sonra yeni rekorlar kırdı.
"Fosil yakıt kullanımının iklim değişikliği açısından önemli sonuçları olacak"
Rapor, fosil yakıt kullanımının gelecekteki seyrinin iklim değişikliği açısından büyük sonuçları olacağını belirtiyor.
“Belirlenmiş politikalar” senaryosunda dünya, sanayi öncesi seviyelere kıyasla bu yüzyılda yaklaşık 2,5 santigrat derece ısınacak. “Mevcut politikalar” senaryosunda ise petrol ve gaz talebinin onlarca yıl artmaya devam etmesiyle küresel ısınma 2100 yılına kadar 2,9 dereceye ulaşıyor ve yükselmeyi sürdürüyor.
Bu fark küçük gibi görünse de, bilim insanları yarım derecelik ek ısınmanın bile sıcak hava dalgaları, seller, kuraklık ve türlerin yok olması riskini ciddi ölçüde artırdığını belirtiyor.
İki yıl önce Dubai’deki iklim zirvesinde neredeyse tüm dünya liderleri, küresel ısınma risklerini azaltmak amacıyla ülkelerin fosil yakıtlardan “aşamalı olarak uzaklaşması” gerektiği konusunda uzlaşmıştı. Ancak bu yıl Brezilya’daki zirvede ülkeler hâlâ bu vaadin ne anlama geldiğini ve ne kadar hızlı ilerlemeleri gerektiğini tartışıyor.
“Bu uzlaşı, adil, eşitlikçi ve düzenli bir biçimde uzaklaşma üzerineydi” diyen bu yılki COP30 iklim zirvesinin Brezilyalı yöneticisi Ana Toni, şöyle devam etti:
“Peki ne adil, ne eşitlikçi, ne düzenli sayılacak?”
Bazı ülkelerin hâlâ fosil yakıt gelirlerine büyük ölçüde bağımlı olduğunu hatırlatan Toni, “Gerçekten karmaşık meseleler var” ifadelerini kullandı.
IEA raporu ayrıca bir başka soruna daha dikkat çekiyor: Temel enerji hizmetlerine erişimde ilerlemenin hâlâ yetersiz kalması. Yaklaşık 730 milyon insanın hâlâ elektriğe erişimi yok, 2 milyar kişi ise kapalı alanlarda odun veya tezek yakarak sağlıksız yöntemlerle yemek pişiriyor.
Ajansa göre bu sorunu çözmek için 2035’e kadar elektrik şebekeleri ve temiz pişirme yakıtlarına yaklaşık 300 milyar dolarlık ek yatırım gerekiyor.
YSM HABER MERKEZİ