banner79

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Amor: Türkiye demokratik standartlar açısından tarihte görülmemiş bir seviyeye geriledi

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor "Türkiye, demokratik standartlar açısından tarihte görülmemiş bir seviyeye geriledi. Nasıl olur da Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan bir sistemi ‘hukukun üstünlüğü’ olarak anlatabilirsiniz?" dedi.

banner80
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Amor: Türkiye demokratik standartlar açısından tarihte görülmemiş bir seviyeye geriledi
banner81

İSTANBUL-NURULLAH SARI(YSM) - Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Avrupa Komisyonu 2025 Türkiye Raporu’na ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Raporda "Türkiye’de yargı bağımsızlığının ciddi biçimde zayıflatıldığını vurgulandığı"nın anımsatılarak "CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na karşı yürütülen yargı süreçleri, muhalefet belediyelerine yönelik artan operasyonlar ve gazetecilerin tutuklanmaları göz önüne alındığında, Avrupa Birliği’nin hala Türkiye’yi demokratik seçimlerle yönetilen bir aday ülke olarak mı gördüğü" sorusu üzerine Amor, şunları söyledi:

  • “Ne yazık ki, son Komisyon raporundan ve Parlamento raporundan bu yana tablo, demokrasi standartları açısından daha da kötüleşti. Demokratik gerileme derinleşti. Katılım süreciyle ilgili alanlarda da hiçbir ilerleme yok. Komisyon’un yeni yayımladığı raporda öne çıkan tek olumlu kısım, Sayın Şimşek’in (Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek) ekonomik politikalarına yönelik bir tür onay. Bu açıdan Komisyon, bazı reformlar yapıldığını ve ilerleme kaydedildiğini düşünüyor olabilir.
  • Ama Komisyon raporu çok kapsamlı; ilişkilerin birçok boyutunu ele alıyor. Parlamento ise daha siyasi bir kurumdur. Bizim dilimiz ve yaklaşımımız tamamen farklı. Benim raporumda açıkça ifade ettiğim şey, Türkiye’de ciddi bir demokratik gerileme olduğudur.
  • Geçen yıl Komisyon ‘İlerleme yok’ demişti, biz ise ‘Durum kötüleşiyor’ demiştik. Maalesef haklı çıktık. Çünkü İmamoğlu vakasıyla, belediye başkanlarına yönelik baskılarla, DEM’e yönelik sürekli tacizlerle, gazetecilerin hedef alınmasıyla ve iş dünyasına baskılarla durum daha da kötüleşti.
  • Artık Avrupa Birliği üyelik sürecinden bahsetmek imkansız hale geldi. İş birliği yapabileceğimiz alanlar var ama üyelik süreci tamamen donmuş durumda. Hatta şimdiye kadarki en donmuş hali diyebilirim. Çünkü Türkiye, demokratik standartlar açısından tarihte görülmemiş bir seviyeye geriledi”

Avrupa Parlamentosu'nun raporunda olduğu gibi Avrupa Komisyonu'nun raporunda "Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması"nın yer aldığına dikkat çekilerek bu konuda Avrupa Birliği'nin görüşünün sorulması üzerine Amor, şu yanıtı verdi:

“Anayasa Mahkemesi’nin otoritesi kalmadı”

  • “Geçtiğimiz raporda, İstanbul Başsavcısı hakkında yaptırım uygulanmasını istedik, çünkü açıkça siyasi bir ajandayla hareket ettiği görülüyor. Bu kişi, iktidarın siyasi çıkarları doğrultusunda davranıyor ve yargıyı bir araç olarak kullanıyor. Dün altı gazeteciye yönelik gözaltılar da bunun bir başka örneği.
  • Anayasa Mahkemesi ile alt mahkemeler arasındaki çatışmalar inanılmaz. Düşünün, bir mahkeme açıkça Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymayı reddediyor. Ama bu örnek yıllar önce atılmıştı; çünkü hükümet Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uymamayı seçti. Devlet AİHM kararlarını tanımayınca, ülke içindeki hakimler de aynı şeyi yapmaya başladı.
  • Artık Anayasa Mahkemesi’nin otoritesi kalmadı; çünkü devlet, hakimleri ve savcıları disipline etmiyor ve bundan da hiçbir sonuç doğmuyor. Bu da yargıçları açıkça ve meydan okuyarak üst mahkeme kararlarını yok saymaya teşvik ediyor. Bu koşullarda Türkiye’nin bir ‘hukuk devleti’ olduğunu söylemek imkansız”

Nacho Sanchez Amor, Dışişleri Bakanlığı'nın Avrupa Komisyonu 2025 Türkiye Raporu’nu "taraflı ve temelsiz” olarak nitelendirmesine ilişkin "Bu, her zamanki tepki. Daha rapor yayımlanmadan ne söyleyeceklerini tahmin edebiliyorum. Her yıl aynı şeyi söylüyorlar" dedi. Amor ayrıca, şu ifadeleri de kullandı:

“Türkiye’de demokrasi konusunda herkes hemfikir”

  • “Ama bu tablo, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım süreci açısından mevcut durumunun bir yansıması. Gerçeği inkar edebilirsiniz, gözlerinizi kapatabilirsiniz, ama Avrupa Birliği kurumları, sivil toplum kuruluşları, Avrupa Konseyi, uluslararası örgütler hepsi aynı tabloyu görüyor. Türkiye’de demokrasinin durumu konusunda herkes hemfikir.
  • Artık Türk hükümetinin bir karar vermesi gerekiyor: Gerçekten Avrupa Birliği’ne yaklaşmak mı istiyorsunuz, yoksa sadece güvenlik ortaklığıyla mı ilgileniyorsunuz? Bazı hükümet açıklamaları ‘Bizim de kendi Ankara kriterlerimiz var’ diyor ama bu sadece ‘süslü laflar’. Gerçek siyasi irade yok. Türkiye, cumhurbaşkanlığı sistemine geçmeye referandumla karar verdi; bu bir egemenlik hakkıydı. Ama şimdi ülke bunun sonuçlarını yaşıyor. Biz sadece olup biteni gözlemliyor ve Avrupa kamuoyuna aktarıyoruz”

"Türkiye-AB ticaret hacminin rekor seviyelere ulaşmasına karşın siyasi müzakerelerin hala donmuş durumda olduğu, dış politika uyum oranının ise yüzde 10’a kadar düştüğü" anımsatılarak AB’nin Türkiye’yi hala bir “aday ülke” olarak mı yoksa daha çok “stratejik bir ortak olarak” mı değerlendirdiği sorusu üzerine Amor, şu yanıtı verdi:

“Gazetecilere yönelik baskılar”

banner82
  • “Evet, birçok Avrupalı liderin Ankara ziyaretlerinde ‘Türkiye çok önemli bir ortak’ dediğini duyuyorsunuz. Ancak bu cümle aslında şu anlama geliyor: ‘Artık bir aday ülke olarak görülmüyorsunuz.’ Yani ne kadar ‘önemli ortak’ denirse, o kadar az ‘aday ülke’ oluyorsunuz. Türkiye gerçekten çok önemli bir komşu; ticaret, güvenlik, göç gibi alanlarda birlikte çalışıyoruz. Ama üyelik süreci, demokrasi standartlarıyla ilgilidir.
  • Bu koşullarda katılım müzakerelerini yeniden başlatmak mümkün değil. Nasıl olur da Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan bir sistemi ‘hukukun üstünlüğü’ olarak anlatabilirsiniz? Gazetecilere yönelik baskılar, medya kuruluşlarının kayyumlarla yönetilmesi… TELE1 örneği çok açık. Bu model, açıkça Rusya tarzı bir toplum modelidir”

Raporda "ifade özgürlüğü, kadın hakları ve LGBTİ artı haklarında da ciddi gerilemeler olduğu tespitinin yer aldığı" anımsatılarak AB'nin bu durumu Türkiye’nin üyelik süreci açısından olumsuz bir tablo olarak mı gördüğü yoksa hala siyasi diyalog için bir alanın olup olmadığının sorulması üzerine Amor, “Her zaman siyasi diyalog için alan vardır. Üst düzey siyasi diyalog devam ediyor” dedi.

“Güvenlik ve üyelik süreci birbirine karıştırılmamalı”

Amor, şu ifadeleri kaydetti:

  • “Ben de bu diyalogların sürdürülmesini destekliyorum, örneğin; gümrük birliği güncellenebilir, vize serbestisi için çalışılabilir, göç yönetiminde iş birliği yapılabilir. Gazze’nin yeniden inşası gibi konularda da ortak hareket edebiliriz. Ama bunlar üyelik süreciyle ilgili değildir; bunlar sadece ‘komşuluk’ ve ‘ortaklık’ ilişkileridir.
  • Şunu açıkça söyleyeyim: Güvenlik meseleleriyle üyelik süreci birbirine karıştırılmamalıdır. AB, bir ‘demokrasiler kulübüdür.’ Üyelik için gereken ‘temel ilkeler’, dronlar, silahlar veya askeri güç değildir. Aslında bu ilkeler, çok basit şeylerdir: bağımsız yargı, özgür basın, temel haklara saygı.
  • Ne kadar ‘yargı reformu paketi’ hazırlarsanız hazırlayın, eğer mahkemeler 13-14 yaşındaki kız çocuklarını ‘terör suçundan’ yargılıyorsa, başka hiçbir belgeye gerek yok. Bu tablo, Türkiye’deki yargı sisteminin ve hukukun üstünlüğünün ne kadar kötü durumda olduğunu gösteriyor"

YSM HABER MERKEZİ 

banner83
banner84

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER

banner71

banner72

banner73

banner68

banner69

banner70