Okuma kültürü…

Okuma kültürü…

“Okuma kültürü”, ülkemizde son yıllarda kullanılmaya başlanan bir terimdir. Terimin anlam çerçevesinin oluşturulmasında bilimsel çalışmaların önemli bir payı olduğu söylenebilir. 
Okuma kültürü, en yalın biçimde,  bireylerin okuma eylemiyle ilgili olarak edindikleri becerilerin, toplumda bir yaşama biçimine dönüşmesi biçiminde tanımlanabilir. Toplumda edinilmiş yerleşik bir kültürden söz edebilmek için, o kültürün öznesinin birey olmaktan çıkarılıp toplumsal düzeyde temsil yeteneği kazanması gerekir. Çocukluk evresinin ilk yıllarından başlayarak okuma eylemini içselleştirmiş bireylerin yetiştirilebilmesi, toplumsal yaşamda bu yeteneğin kazanılmasının temel koşulu olarak düşünülmelidir. Bunun için, düzenli eğitim, ekonomik, kültürel ve güncel içerikli uygulamaların yaşama geçirilmesi beklenir.

Okuma kültürü, birbiriyle ilişkili ve birbirini bütünleyen birçok beceriyi içeren bir süreçtir.  Bu sürecin ilk basamağı görsel okuryazarlık, ikinci aşaması okuma-yazma becerisi edinme, üçüncüsü de okuma alışkanlığı becerisi kazanmadır. Bilişim teknolojilerinden etkilice yararlanma, günümüzde okuma kültürünün uygulama alanı bulduğu bir beceridir.

Toplumda okuma kültürünün yaygınlaşabilmesi için, kişilerin, temel okuma yazma becerilerini; okuma alışkanlığı ve eleştirel okuma becerisine dönüştürebilmeleri, bu becerilerin birikimiyle, bilişim teknolojilerinden amaca uygun olarak yararlanabilmeleri gerekir. Bu becerileri edinen bireylerdeki artışın, toplumsal yaşamda okuma kültürünün yapılanmasına önemli katkılar sağlayacağı da açıktır. Bunun için, çocuğun ve gencin eğitim sürecinin tümel bir anlayışla ele alınması; bu süreçte, çocuğa ve gence okuma kültürü kazandırmada yaşanan sorunların ve çözüm önerilerinin, bilimsel bir yaklaşımla belirlenmesi gerekir.

Türkiye'de okuma kültürü ve eğitim konusunda değerlendirmeler yaparken yayıncılık sektörünün durumu hakkında da rakamlarla bilgiler vereceğim.

Dünya Ekonomik Forumu'nun verilerine göre, Türkiye 145 ülke arasında eğitimin genel kalitesi sıralamasında 2008-2009 yıllarında 77'inci, 2014-2015'te 89'uncu, 2015-2016 yıllarında 92'inci.2016- 2017'ye gelindiğinde ise 104'üncü sıraya gerilediğimizi görüyoruz. Yine aynı araştırmaya göre, ilkokul eğitiminin kalitesinde 2008-2009 yıllarında Türkiye 91'inci sıradayken, 2016-2017'de 105'inci sıraya düşmüş. Matematik ve fen alanında verilen eğitimin kalitesi sıralamasında yine 2008-2009'da 73'üncü sıradayken, 2016- 2017 yıllarına geldiğimizde sıralamada 107'deyiz.

Bilindiği gibi ülkemizin de kurucularından olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD), 15 yaşa uygulanan ve en son 2015 yılında yapılan PISA uygulamasına göre Türkiye 72 ülke arasında matematik alanında 49'uncu, okuma yeterliliğinde 50'nci ve fen bilimleri alanında 52'nci sırada. Araştırmada, ülkemizin ilk kez 2003 yılında katıldığı PISA testinin sonuçları ile 2015 yılına gelene kadar aldığı puanları kronolojik olarak incelediğimizde düşüş göze çarpıyor. Çocukların yüzde 51.3'ü matematikte, yüzde 44.5'i fen bilimlerinde en kötü seviyede, okuma yeterliliğinde bu oran yüzde 40. En iyilerin oranı ise 2012 sonrası düşmüş, matematikte bin çocuktan 8'i en iyi seviyede, fen bilimlerinde 1'i, okuma yeterliliğinde ise 3'ü. Yani bin çocuktan 3'ü okuduğunu anlıyor.

Tüm gelişmiş ülkelerde çocukların kendi dilinde okuduğunu anlamasının en önemli yolu, okuma kültürü… Önce ailelerden başlayan okuma alışkanlığı daha sonra okullarda öğretmenlerin çocukları kitapla, kütüphaneyle yakınlaştırıp kitap okumalarını teşvik etmesiyle devam ediyor.

Kitap okumayan çocuklar normal bir cümleyi 45 saniyede anlayabiliyorken, bu süre kitap okuma kültürü edinmiş çocuklarda 13 saniyeye düşüyor.

Bilindiği üzere, TEOG yerine gelen yeni sistemde isteğe bağlı merkezi sınav için MEB tarafından örnek sorular yayımlandı. Basında bazı uzmanların bu sorularla ilgili değerlendirmeleri oldu. Soruların TEOG'a göre daha eleyici olduğu ve öğrencilerin analiz, sentez, değerlendirme, anlama ve yorumlama becerilerini ölçmeye yönelik hazırlandığı yönünde yorumlarda bulundular. Türkçe, Matematik, Fen, İnkılap Tarihi, Din Kültürü, yani neredeyse tüm alanlarda soruların okuduğunu anlama, yorum yapma, analitik düşünme, muhakeme yapma, bilgiyi kullanma gibi becerileri ölçmeye yönelik olduğu, hatta PISA sınavlarının mantığına benzer olduğu belirtiliyor ve daha çok kitap okuyan çocukların sınavda daha başarılı olacağı öngörülüyor. Yani yakın bir zamanda okumanın önemi karşımıza çıkacak gibi görünüyor. Bu tespitlerden sonra açıktır ki şimdi önümüzdeki en önemli görev, okuma kültürünü geliştirmektir.

3-5 Mart 2017 tarihlerinde düzenlenen Kültür Şurası'nda Yayıncılık ve Kütüphanecilik Komisyonu Raporu'nda yayıncılık adına çok önemli kararlar alınmıştır:

İlk ve orta öğretimde sınıf kitaplıkları ve okul kütüphaneleri kurmalıyız. Milli Eğitim Bakanlığı kütüphanelere kitap alımı için bütçe ayırmalı, Kültür Bakanlığı'yla koordineli çalışmalı. 2016 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde bin 137 adet halk kütüphanesi var. Geçtiğimiz yıllarda 12 milyon TL civarında bir ödenek ayrıldı. Bu rakam, Almanya'nın bir kasabasındaki kütüphaneye ayrılan kitap alım bütçesine eşit. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın hem halk kütüphaneleri sayısını hem de kitap satın alma bütçelerini artırmasını talep ediyoruz.

Ülke olarak 180'den fazla sayıya ulaşan üniversite kütüphanelerinin hem nitelik hem nicelik olarak zenginleşmesini de mutlaka gerçekleştirmeliyiz."

Yayıncılıkta 16. sıraya geriledik

"Türkiye Yayıncılık Sektörü büyüklüğü 2,126 milyar USD'dan 1,531 milyar dolara geriledi. Bu nedenle Türkiye dünya yayıncılık sektöründeki 11. sıradaki yerini koruyamadı ve 16. sıraya geriledi. Bu gerilemenin nedeni eğitim yayıncılığında yaşanan sınav değişikliklerinin sektörde yarattığı zarardır."

Kişi başına kitap sayısı 7,76'ya düştü

"Türkiye'de, üretilen her kitap için bandrol alınıyor. 2016 ve 2017'nin bandrol verilerini karşılaştırdığımızda şöyle bir tablo çıkıyor: Türkiye'de 2016 yılında toplam 404 milyon 129 bin 293 adet kitaba bandrol verildi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın dağıttığı ücretsiz kitap adedi olan 262 milyon 736 bin 286 bu rakama eklendiğinde üretilen toplam kitap adedi 666 milyon 865 bin 579 idi ve kişi başına düşen kitap sayısı 8,4'tü.

2017 yılında üretilen toplam kitap adedi ise bandrol verileri baz alındığında 407 milyon 739 bin 8 adettir. Kitap üretiminde 2016 yılına göre yüzde 9'luk bir artış yaşanmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı'nın dağıttığı ücretsiz kitap sayısı 213 bin 425 bin 918 adede geriledi; Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim için üretilen 5 milyon 704 bin 425 adet kitapla birlikte toplamda 626 milyon 869 bin 351 kitap üretilmiş oldu. Genel toplama baktığımızda üretimde yüzde 6 oranında gerileme olurken nüfusumuza göre kişi başına düşen kitap sayısı da 7,76 adede düşmüş durumda."

Okuma kültürü önemlidir...İyi okumalar!

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.