Hayallerinizi sil baştan, kendi el yazınızla yazmaya var mısınız?

Hayallerinizi sil baştan, kendi el yazınızla yazmaya var mısınız? 

Daha önce hiç böyle düşünmemiştim. Dünya üzerinde 7 milyar insan vardı ve bu aslında en az 7 milyar hayal demek olmalıydı. Herkes birbirinden farklı, özel, kendine has yaratılmıştı. Yoksa değil miydi?

Elbette öyleydi. Ama bedenen, görünüş olarak tek bir kalıba girmeye çalıştığımız gibi hayallerimizi de tek bir kalıba sokmaya çalışmışız.

Çünkü hayallerimizi bile ezberlemişiz. Hayallerimizi bile düşünmemişiz. Hayallerimizi bile kendimiz çizip süslememişiz. Hayallerimiz kabullendiklerimiz  aslında başkalarının ezberleriymiş.
Şu andan itibaren her şeyin üzerini çiziyorum. Tüm bildiklerimi unutuyorum.
Ve yeniden başlıyorum.
Sadece kendime ait hayaller çizmeye başlıyorum kendime. Kocaman olmayabilir, başkaları tarafından komik karşılanabilir, alay edilebilir, küçümsenebilir ya da aksine hiçbiri olmayıp bir sürü insana ilham olabilir!

İyi ya da kötü başkalarının hiçbir önemi yok! Çünkü onlar sadece benim hayallerim olacak! Beni mutlu eden, düşündüğümde yüzümü kocaman gülümseten hayallerim. Bana ait hayallerim.
Siz de benim gibi hayallerinizin bile ezberletilmiş olduğunu fark ettiyseniz şu an, hepsini silin ve unutun. Ve başlayın kendinize özel hayal çizmeye.
Bu da kendinize bugüne kadar vermiş olduğunuz en büyük, en anlamlı hediyeniz olsun.

Sana ne anlatıldı şimdiye kadar? Sana neler söylendi? Sana neler öğretildi? Hepsini unut!
Kimsin, nasıl birisin, ne yapmalısın, ne sevmelisin, neyi kınamalı, neyi hoş görmelisin, neye katlanmalısın, nereni saklamalı nereni ortaya çıkarmalısın? Hepsini sil at. Sanki bomboşmuş gibi hayat…

Ne var ne yoksa, sil baştan. Aynı kağıda çizdiğin binlerce resmi sil, hatta at, yenisini alıyormuş gibi al hayatın beyaz kağıdını önüne! Yeniden başla!
Her şeye yeniden.Saf...Temiz...Doğru..Dürüst duygularınla yeniden başla!...
Tekrar yaz kendini: Neleri seversin? Kimsin? Nelerden hoşlanırsın, neleri hoş görürsün? 
Senin el yazın olsun bu sefer, senin sil baştan kendi hikayen!
Fikrinde tek olsan bile, senden başka inanan olmasa bile.
Beyaz kağıdına sadece kendini yaz, bağımsız ve özgür olarak…
Özgürlük sensin, yaşam sensin, soluk sensin, sevgi sensin, saygı sensin. Başka her şey, cehennemde yanmaktan korkan, cenneti dünya ve ahirette isteyen sen!..

Terbiyeli olacağım diye sesini, sözünü yutmadan, başkalarının düşüncelerini tahmin etmeye çalışmadan, samimiyetinden korkmadan, fikrinden utanmadan, ahlakından şüphe etmeden… Sen kur yeni dünyanı.

“Azıcık bırak” demeyeceğim, toptan bırak gitsin!
Yoksa bu hayat, ucundan köşesinden tutundukça, açığa demir atmış tekneler gibi dön babam dön, aynı hali yaşatır bize.
Bırak gitsin…
Giden biri ise de bırak, mutluluk sandığınsa da bırak, şimdiye kadar inanmak için ömür harcadığınsa da bırak, emek emek ördüğün ve artık üzerine çöken balık ağı gibi seni hapseden ise; kesin bırak…

Sensin önemli olan, inan hayat bakacak bize, biz “biz” olduğumuz sürece.
Hepimizin yanı başına gelecek ve “Evet, sensin” diyecek!
Ve duyacağız inan! Duymak için bırak, zurnanın zırt dediği yer şu an olsun! Sen karar ver, öyle olsun.
Bırak gitsin, kimin ne düşüneceğini, içlerinden ne dedikodular yapacaklarını, ne cezalar uygulamaya çalışacaklarını… Sen düşünme, sen sadece yaşamak istediğin hayatı ve sen olmayı düşün.

Kalk sor kendine;
Bu hayatta senin için ne yapabilirim? Ne istersin çocuk?
Gönlün kimlerle olmak ister, gönlün nasıl konuşmak ister? Nerelerde coşmak ister?
Saklama düşlerini, düşüncelerini…

O düşünceleri saklamaktan yamulmadı mı omurgalarımız?
Düşüncemiz yüzünden sevmezlerse bizi, sevmiş oluyorlar mı sessizliğimizde…
Bırak “edepsiz” desinler, dürüstlükten öte edep var mıdır?

Bırak korksunlar, bu temizliğin ve netliğin karşısında kendi lekelerini görmekten.
Sen sen ol, dümdüz ve pırıl pırıl ol! Çünkü dürüstlük, kendine dürüstlük, oluşundaki dürüstlük, üzerinde toz tutmaz. Şüphe etmezsin artık olanın kimden ve neden kaynaklandığından, pürüzsüzsündür, pırıl pırıl bir aynasındır çünkü.
Ve seni aynalayan da karşında, pırıl pırıl olur.
Sadece güzelliklerini görürsün karşındakinde, gerisi zaten yapışmaz sırrına.

Bırak gitsin, ne korkuna tutun, ne de “oldum” dediğin haline.
Gönlünün pusulasına ve dürüstlüğüne tutun anca.
Bu hayat denizinde pusulan onlar olsun, dalgalar da, rüzgarlar da gelir geçer. Sen dalgalarda bir ceviz kabuğu gibi sallan dur, gün gelir güneş açtığında, hala yolunda, tertemiz denizde seyir eden olursun!
Kendi yaşamının kaptan-ı deryası ol, seyir defterindeki imza ödünç değil, senin olsun…

Yolun, gönlün açık, pusulan hep sana doğru olsun!

Hayalleriniz gerçek olsun!...


 

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.